Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisine Uyarılar

Cenab-ı Allah insanlar kendilerini değiştirmedikçe onlar hakkındaki tasarrufunu değiştirmeyeceğini ifade buyurmuştur. Peygamber Efendimiz de pek çok hadisinde Müslümanların yozlaşmasından bahsetmiştir. Bu iki ölçü, başımızdaki gailelerin nefsimizden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Müslümanın mümeyyiz vasfı olan eminlikten, samimiyetten, merhamet ve adaletten uzaklaştığımız açıktır. Diğer taraftan ümmetin bir tevbe dönemine girdiğinin emareleri de çoktur. İslami değer ve referanslar üzerinden siyaset üretenlerin toplumda karşılık bulmaları bu emarelerdendir.

Fakat ne yazık ki İslami referanslar üzerinden siyaset yapanların idaresindeki ülkemiz, bugün bir karmaşa ve sancı içerisindedir. Bunda en önemli etken, gerek siyasete gerekse toplumsal hayata ruh verecek tam, net, saf, sağlam bir Müslüman bilince erişememiş olmamızdır. Gerekli fikir olgunluğuna ulaşmanın metotlarını geliştiremedik. Kişilere değil, ilkelere göre şekillenen bir hukuk kültürüne hayat veremedik. Yoz siyasi kültürümüzün arızalarına kapılarak söylemde Müslüman, eylemde ise Müslüman ilke ve ideallerinden kopuk bir profil çizdik. Çirkinleştik; Müslümanlığın da sosyal yüzünü çirkinleştirdik.

Şimdi fark ediyoruz ki, aslında Müslümanlar olarak, geçmişten beri karşılaştığımız haksızlıklar ve tehlikeler karşısındaki gayri İslami tepkiselliğimiz nedeniyle çeşitli davranış bozuklukları geliştirmişiz. Güçlenince derunumuzdaki bozukluklar aktifleşti; ölçüsüzleştik, insafsızlaştık, izansızlaştık, agresifleştik, sinsileştik. Hedeflere ulaşma körlüğüne kapılarak hedeflerin manasından uzaklaştık. Bozuklukları doğuran zihniyet problemlerini kabullenerek düzeltme anlayışı bizi yavaş yavaş pençesine aldı, sorunların besleyicisine dönüştürdü. Bu dönüşümü birlikte yaşadık. Birlikte yıprandık, birlikte bozulduk ve şimdi birlikte düzelmek mecburiyetindeyiz.

Bugün Müslüman sıfat ve söylemini haiz kişi ve kurumların kaygı verici bir güvenilmezliğe ulaştığını görmekteyiz. Bu, geçmiş başarıları gölgede bırakacak büyük bir yıkımdır. İflasa gidiştir. Özellikle son on üç yıldır Müslümanların siyasi sözcülüğüne soyunmuş olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi hareketinin, yüklendiği ağır yükün ve siyasi dinamiklere uyum baskısının altında ezildiği, pörsüdüğü ve derinden derine zararlı bir hal aldığı görülmektedir. Toplumun ve devletin hekimliğini üstlenenlere hastalıklar bulaşmıştır. Hem hekimin hem halkın fena bir akıbete sürüklendiği kanaati oluşmuştur.

Sayın Erdoğan ve AK Parti’nin artık duru bir ümit ve heyecan kaynağı olamaması üzüntü vericidir. Müslümanların yakın geçmişte önemli hizmetleri olan kişi ve kurumları bir kirlenmişlik içinde görmeye başlaması, buna rağmen kamplaşma ve şartlanmaların etkisiyle, akl-ı selime değil korkulara bağlı olarak desteklemesi iyiye işaret değildir. Erdoğan ve AK Parti açısından ise; iman, ilim ve vicdan çizgilerinin yerini amansız siyaset kaygısına bırakması, hakikatlerin propaganda tutumuna kurban edilmesi, adaletin anlamsızlaşması, şeklin manaya ve niceliğin niteliğe baskın çıkması, hesap vermezliğe erişmenin tüm değerleri zedeler bir önceliğe dönüşmesi iyiye işaret değildir. Kilitlenmiş bir zihin yapısı içinde istişare kanallarını göstermelik hale getirmiş her yönetim, hem İslami istikametten hem de dünyevi başarı kulvarından uzaklaşmıştır.

Biz hiçbir fani şahsa hayran da değiliz, düşman da değiliz. Allah ve Rasulünden başkasına iman etmiş değiliz. İmanımız sayesinde, çok şükür aciz de değiliz. Allah’ın hikmetlerini görmeye çalışan, sonsuz kudret ve merhametinden ümitvar olan Müslümanlarız. Hem kendi nefsimize hem de bizi yönetenlere hakkı tavsiye ederiz. Hakka dayanarak içimizde ve dışımızda, ülkemizde ve dünyada huzuru hedefleriz. Bu çerçevede, Sayın Erdoğan’a ve onun şahsında AK Parti’ye şu tavsiyelerde bulunmayı borç biliriz:

  1. Peygamberimizin kırk yaşına kadarki “El-Emin” lakaplı hayatı, risaletinin yıkılmaz dayanağı olmuştur. Emin olma, güvenilme hassanız fazlasıyla aşındı. Artık inançtan ziyade çaresizlik duygusuyla destekleniyorsunuz. İslam bereketiyle çıktığınız bu yolda İslam’ı lekeler bir noktaya geldiniz. Aşınmaları tamir etmek öncelikli derdiniz olmalı. Bilhassa sosyal ve ekonomik adalet konularında güven kaybına yol açan davranışlardan ve şahıslardan, örgütsel kaygılara takılmaksızın, uzaklaşınız.
    .
  2. Şahsınıza ve partinize, gizemli ve koşulsuz bir güven duyulmasını hedeflemeyiniz. Size akıllı ve vicdanlı, hatta sert eleştiriler getirmeyenleri yararlı bilmeyiniz. Eleştirileri savuşturma, etkisiz kılma refleksinden kurtulunuz. Kimden, hangi niyetle gelirse gelsin, doğru söze kulak veriniz. Propagandalara kapılan kitlelerin tezahüratlarına itibar etmeyiniz. Oy, Allah indinde bir değer değildir. Siz de katılırsınız ki maddi bir kriter olan oy çokluğu, manevi kıymet ve bereket kaybolursa kimseyi bahtiyar etmez.
    .
  3. Siyasi manipülasyonlara başvurmayınız. Siyasette cephe ve alan kazanmak gayesiyle ülkenin ve makamlarınızın enerjisini tüketmeyiniz. Bu ülkenin çok büyük sorunları var. Devlet ve toplum katında algı mühendislikleriyle uğraşarak halkın reel sorunlarını anlamayı ve çözmeyi ihmal etmeyiniz.
    .
  4. Müslümanlara uzun yıllar baskı yapıldığı, bu nedenle Müslüman oluşumların gayri resmi irtibat ve finansman ağları kurduğu herkesçe malumdur. Bu gayri resmilik mutlak anlamda yanlış olmayabilir fakat aracın amaçlaşması ve nefsaniyete bulaşması, gayri resmiliği bir tür gizli ve kirli siyaset tarzına dönüştürmüştür. Bütün devlet işlerinde vitrine konulanlar ile gerçekte olanlar ayrışmış durumdadır. Kamu görevlileri, kanunlara sadece araçsal anlam yükleyen nüfuz sahipleriyle uyumlu olmaya zorlanmaktadır. Bu ikilem devleti büyük bir riyakârlık sahasına dönüştürmüştür. Bu ahlaki ve hukuki açmaz asla sürdürülebilir değildir. Hukuken izah edemeyeceğiniz eylemlerden bir an önce el çekin. İslami bile görünse siyasi tutkulara kapılarak Müslüman profilinin özsüzleşmesine ve nobranlaşmasına yol açmayın. Sizden beklenen, Müslümanlık iddialarınızı simgesel hamlelerle değil, dürüst ve emin sıfatlarla ispatlamanızdır. Birtakım tedbirlerde siyaseten kendinizi mazur görseniz bile devlet katmanlarına zımnen riyakârlık telkin ettiğiniz için gerçekte yanlıştasınız.
    .
  5. İkilem ve şaibe dolu yönetim tarzınızı sürdürebilmek için kanunen belirlenmiş iş yapma ve ilişki kurma biçimlerini hiçe saymak zorunda kalıyorsunuz. Kurumsallaşmaya inanan, sağlam karakterli, liyakatli, ilkeli, profesyonel insanlarla çalışamaz oluyorsunuz. Güce aç bir zayıflar kitlesi ile geniş bir menfaatçiler sürüsü çevrenizi sarıyor. İktidarınız gün geçtikçe zihin tembelliği ve çıkarcılık ile özdeşleşiyor. Söylemleriniz insanımızın fikrine, vicdanına, irfanına katkı sunmuyor. Kanaatleri manipüle, düşünceyi hadım ediyorsunuz. Zaaflara oynamak üzerine kurulu çirkin bir siyaset labirentinde bocalıyorsunuz. Ülkenin zaten bozuk olan siyaset dilini, kültürünü siz de zehirliyorsunuz.
    .
  6. Siyasette, bürokraside ve ekonomide eş-dostunuza, yakınlarınıza, hemşerilerinize, kullanabildiklerinize mazeretler üreterek alabildiğince alan açtınız. “Ne istediler de vermedik” zihniyeti ile ölçü, mizan ve teraziyi unuttunuz. Birçok hak sahibini hakkından mahrum bıraktınız. Ehliyet ve liyakati sadakat vaatlerine kurban ederek hem kendinizi tutsak ettiniz hem de şahsiyetli insanları küstürdünüz.
    .
  7. İnsanların şahsınızla ya da partinizle iyi geçinmesi, kanunen de vicdanen de dinen de ahlaken de bir ölçüt değildir. Siyasi hesaplarınıza bağlı nefsani ölçütler koymayın. Kimse şahsınızdan ve partinizden korkmasın, menfaat ummasın. Herkes adaletten umsun ve korksun. İnsanını küçülten yönetimler, onları büyük işler yapamaz hale getirir. Onların inancını, motivasyonunu, kapasitesini köreltir. Yatırımlara ne kadar çok para harcarsanız harcayın, insanların, özellikle gençlerin hayatı algılayışına zarar verirseniz aslında en büyük kaynak olan insan sermayesini çarçur ediyorsunuz demektir.
    .
  8. İktidarın ilk senelerinde görünür olan makul ve hakkaniyetli davranış biçiminiz, yerini toplumsal kamplaşmaları diri tutma, kaos ve korkudan nemalanma eğilimine bırakmıştır. Sürekli gerginleştirici dil kullanılması, bizden-onlardan ayrımı yapılması, mukaddes duygular kullanılarak insanların siyasi kâfir ilan edilmesi, dışlanması, ölçüsüz ve hukuksuz bir şekilde ezilmesi hukuken ve vicdanen kabul edilemez bir utançtır. Gücü ele geçirince Müslümanların değer tanımaz ve insafsız bir mücadeleciliğe büründüklerinin düşünülmesi, yıllardır rüyası görülen adil ve huzurlu Türkiye idealini sarsmıştır. Hırs ve inat sebebiyle en büyük sosyal sermaye olan itimadı paramparça ediyorsunuz.
    .
  9. Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre seçilmiş bir cumhurbaşkanıdır. Bu kanunlar ne kadar itibarlıysa Erdoğan da ancak o kadar itibarlı olabilir. Erdoğan, ancak kendi dayanağı olan Anayasa ve kanunları saygınlaştırarak saygınlaşabilir. Cumhurbaşkanlığının İslami biat makamıymış gibi hayal edilmesi, toplumun biat edenler ve etmeyenler olarak ayrıştırılması, biat edenlere mücadelenin kazanımlarının ganimet gibi dağıtılması, biat etmeyenlerin bertaraf edilmeye ve ezilmeye layık görülmesi son derece hatalı bir kurgudur. İslam, insanları kandırma pahasına egemenlik kurmayı meşru saymaz. Biz de kanunların Müslüman fikriyatına tamamen uygun olmadığının farkındayız. Fakat dürüst ve gönüllü dönüşümlerden yanayız. İnsanları rencide ederek, İslam’ı tahrif ederek gerçekleştirilecek dönüşümleri asla desteklemiyoruz. Mademki bir tür sosyal sözleşme olan Anayasa kuralları Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptı, o da o sözleşmeye sadık kalmalıdır. Peygamberimizin “rasul” sıfatıyla imzalamasına izin verilmeyen Hudeybiye sözleşmesine sadakatini örnek almalıdır. Müslümanlık hedefe giden her yolu mubah kılmaz. Müslümanlık hem öz hem de yöntem güzelliğidir. İktidarınızın dayanağı olan kanun sistematiğine içten saygı gösteriniz. Aksi halde, her kişi ve grup birbirine yalan ve hileyle yaklaşmakta mazur olur. Halkın huzuru, istikbali dağılır.
    .
  10. Cumhurbaşkanlığı ile AK Parti ilişkisinde oluşturulan fiili durum, kanuni düzenlemelere ve siyasi hakkaniyete aykırı olup hukukun önemsiz, şahısların önemli olduğu mesajını topluma vermekte, herkesi kanun tanımazlığa azmettirmektedir. Kanunlara uyarak kanunları değiştiriniz. Yapabilirseniz başkanlık sistemini getiriniz. Fakat kanun tanımazlık mesajı vermeyiniz. İkili oynama örnekleri sergileyerek toplumu, özellikle de size uyanları daha fazla dejenere etmeyiniz. Yol açtığınız irili-ufaklı milyonlarca yanlışın vebalini taşıyamazsınız.
    .
  11. Sizden Anayasa başta olmak üzere kanun sistematiğini ve devlet kurumlarını daha adil, daha sade, daha şeffaf ve daha profesyonel bir duruma getirmeniz beklenirken kavram ve kurumları kıymetten düşüren tutumlar almanız ancak savaş güdüsüyle izah edilebilir. Savaş psikolojisine teslim olmayın. Sulhu sağlama niyetiniz, donanım ve enerjiniz yoksa daha fazla tahribata yol açmadan çekilin.
    .
  12. Bir Erdoğan kültü oluşması sosyal yarılmalara yol açmaktadır. Tüm şahıs kültleri aynı verimsiz sonucu doğurmaktadır. Bir ilkeler ve değerler toplumu olmadıkça, şahıslara göre ileri-geri gittikçe aslında hep yerimizde sayıyoruz demektir. İnsanlarda koşulsuz itaat ve isyan duygularını tahrik etmeyin; sağlam prensipler üzerinden vatandaşla ilişki kurun. Şahsınızı güçlü göstermeyin; hukuka sizin de uyduğunuzu gösterin ve bu uyumda samimi olun. Hukuk devletini zedelerseniz geçmişte sizi de mağdur eden başıboşluğu diriltmiş olursunuz. Kin veya fırsatçılık ile hareket ederseniz hakiki hiçbir değer bırakmadan göçüp gidersiniz.
    .
  13. Medyayı rahat bırakın. Medyanın çürümüşlüğü yüzünden hak ettiğiniz kaliteli övgüyü de alamıyorsunuz. Sizi övmek bir tür körlük ya da satın alınmışlık göstergesi haline geldi. Zira size menfaat gözetmeden destek olan olgun ve onurlu insanları mahcup ettiniz. Düzelirseniz o onurlu insanlar yine size destek olacaklardır. Para, itibar, mevki-makam, fütuhatçılık gibi maddi-manevi menfaatler nedeniyle lehinize konuşanların sözleri, sadece bu ülkenin gürültüsünü ve zaman kaybını arttırıyor. Sizin de serencamınızı acılaştırıyor. Herkesin hakikate odaklanmasını sağlayın, hakikatlerden gocunmayın ve hakikatinizi düzeltin ki her eleştiriden istifade edip gerekli adımları atabilesiniz. Medyayı kontrol etmek siyaseten bir zafer olabilir lakin unutmayın ki yenilgi yenilgi büyüyen zaferler gibi zafer zafer büyüyen yenilgiler de vardır.
    .
  14. Kurumları rahat bırakın. İnsanlara sadece görevleriyle ilgilenmelerini telkin edin. İşini layıkıyla yapanların yükselmesini, ehil olmayanların elimine olmasını garanti altına alın. Dürüst çalışmadıkları, organize hareket ederek devlet sistemini bozdukları anlaşılan vesayetçi yapıların mensuplarıyla mücadelenizde siz hukuki ve dürüst olun. Sakın siz de hukuk altı dayanışmalara tevessül etmeyin. Gruplaşmadan değil, Allah’ın sevdiği adaletten kuvvet umun. Sizden de olsa suiistimali bulunanları affetmeyin. Kime dokunursa dokunsun çekinmeyin. Adli ve idari gerekenleri insaflıca yapıp güven tazeleyin. Toptancı bir yaklaşımla, korku iklimi oluşturarak masumların kendini suçlu hissetmesine yol açmayın. İnsanların düzgün iş yapma ve hakikati dile getirme iradesini güdükleştirmeyin.
    .
  15. Mülkün, iktidarın, huzurun temeli siyaset değil, adalettir. Adalet doğurmayan siyaset ahlaksızlıktır, zulümdür. Ergenekon ve Balyoz davalarında, Gülen cemaatine yaklaşımınızda, çözüm sürecinde, Suriye meselesinde, erken seçim görüşmelerinde ve pek çok başka konuda yeterince dürüst davranmadığınız, aşırı strateji güttüğünüz izlenimi toplumun büyük çoğunluğunda ortak kanaattir. Bu kanaate rağmen bazıları size güvenmekte, bazıları da güvenmemektedir. Zandan doğan güven de güvensizlik de kötüye alamettir. Sürekli algı manipülasyonu ile devlet yönetilmez. Bu şarklı siyaseti siz icat etmediniz; yüzlerce yıldır zaten bunu uyguluyoruz ve bir türlü doğrulamıyoruz. Eğer siyaset tarzını değiştiremeyecekseniz sizler de adaletsizler kervanına katılıyorsunuz demektir. Adaletsizliğin Müslümanlık adına yapılanı daha fenadır, daha yaralayıcıdır. Şüphelerde değil, aydınlıkta hareket edin. Gölgede durdukça kararıyorsunuz.

Özetle; siyasette güven, huzur ve selamet içeren Muhammedi üsluptan uzaklaşarak çatışmacı, cepheleştirici, başkalarını tahkir ve yer yer tekfir edici bir siyasi örneklik oluşturdunuz. Mülkün temeli olan adaleti, sıklıkla çiğner oldunuz. Ülkemizde ayrışma ortak dil, kaygı ortak duygu halini aldı. İyi niyetle çıktığınıza inandığımız siyaset yolunda korkarız ki potansiyelinizin sonuna geldiniz. Daha fazla kendinizi dayatmayın, şartları zorlamayın. Geçmişte yaptığınız hizmetleri ve ülkemizin gelecek ümitlerini heba etmeyin. Müslümanlık iddiasındasınız; Müslümanca davranın. Güç ve iktidarı kutsallaştırma yönünde sürdürdüğünüz siyasetinize dini ve hamasi gerekçeler bulmaktan, hem Müslümanlığı hem de ülkenin atmosferini bulandırmaktan vazgeçin.

Bize düşen kardeşçe ikazdı. Size düşense esaslı bir nefis muhasebesi yapıp istikametiniz konusunda karar vermenizdir. Allah Rasulünün usulüne uymayan gidişinizde ısrarcı olacaksanız, çekilmeniz, devam etmenizden daha hayırlıdır.

Mücahit Bilici
Emir Kaya
Fahrettin Dağlı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisine Uyarılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisine Uyarılar” üzerine 38 yorum

  1. Emin GÜNEŞ dedi ki:

    40 yıldır İslamcı camia içerisindeyim. Hep ileri sürdüğünüz adil bir siyaset arayışında oldum. Mücahitlerin müteahhitliğe dönüştüğünü hatta münafık olduğunu gördüm. Cevabı aranması gereken sorular şunlar:
    1- Savunduğun(m)uz bu kriterlerden taviz vermeyen Türkiye’nin bütün Müslümanlarını bir çatı altında toplasak bundan bir iktidar çıkar mı?
    2- Ak Parti içerisindeki hırsızları çıkartırsak oy oranı neye düşer mevcudun dörtte biri kalır mı?
    3-Savunduğun(m)uz bu kriterlerden taviz vermeyen bir parti olursa ne kadar oy alabilir. MSP ilk çıktığında böyle idi ama ilkelerinden taviz vermediği sürece hem oyunu arttıramadı hem de sürekli kapatıldı. Benzer bir parti benzer sonuçlarla karşılaşmaz mı?
    4- Ak parti döneminde maalesef bir kaç misli büyüyen “günahkarlar kitlesini” yanına almadan iktidar olma ihtimali var mıdır? İktidar olmanın olmazsa olmaz koşulu günahkarlarla ittifaka girmektir. Günahkarlar eskisi gibi mahçup değiller destek verdikleri iktidarlardan günahın meşrulaştırlmasını yüceltilmesini yaygınlaştırılmasını destek şartı olarak istiyorlar. İktidar şehvetiyle bu talepler kabul edildiğinden dürüst namuslu kitle giderek marjinelleşiyor. Kısaca günahkarlarla ittifak kurmadan iktidar olmanın mümkün olmadığı ortada iken eskisi gibi marjinal ilkeli butik partiyi savunuyorsunuz.
    5- Adalet talep edilirken mektupta arayıp bulamadığım konu şu oldu: Ergenekoncular, Balyozcular, KCK’liler 28 Şubatçılar dışarıda iken bir kısmı ömür boyu hapis cezası alıp cezaları aşamalardan geçip kesinleşmişken serbest bırakıldılar ve şimdi de Beraat alırken İslamcıların mağduriyetine neden değinilmedi. Mesela sıvas mağdurları, Cemaleddin Hocanın oğlu Metin KAPLAN, HİZBULLAH, HİZBUTTAHRİR mahkumları da kumpasla içeri tıkıldıklarını iddia ediyorlar. Bunları neden görmezden geldiniz dikkatinizden mi kaçtı yoksa sizinde bilemediğimiz bir mazeretiniz mi var.
    Emin GÜNEŞ

    Beğen

  2. osman dedi ki:

    Değerli , gerçekçi, dostça ve hakikatı hakkaniyet içerisindeki bu uyarıyı yapanları tebrik ediyorum, tüm herkesi de sizin gibi davranmaya bende davet etmeyi bir vadesi geçmek üzere olan bir borç biliyorum, buna vesile olanlardan Allah razı olsun diyorum

    Liked by 1 kişi

  3. Mikail dedi ki:

    Yazınız bir genç olarak hislerime tercüman olmuş diyebilirim müslüman olarak bizlerin adeleti eşitliği durustlugu yaymamız gerekirken hükümet yüzünden çevremizde ki sosyalist maksist ve seküler arkadaşlarımıza karşı mahçup olmakta gerçek islam bu değil diye dert yanmaya başladık. YA ADAM GİBİ YONETI YADA BIRAKIN GIDIN

    Liked by 1 kişi

  4. aziz ekin dedi ki:

    Yıllardır tek dert ve işleri Erdogan ve Ak Parti düşmanlığı olanlara niye bir çift laf etmiyorsunuz? Mücahit Bilici başka kesimleri niye hiç görmüyor? Hdp ve Demirtaş’ın o müthiş kutuplaştirici ve şeytanlaştirici üslubu için niçin hiç bir kelam etmiyorsunuz? sadece Erdoğan’ı elestirmek ne kadar adilce? Erdoğan’ın maruz kaldığı düşmanlık ve elerindeki tüm imkanlarla yalanlarla şeytanlaştirma kampanyası yurutenlere de bir seyler soylemelisiniz. aksi halde yazdiklariniz pek bir kiymet ifade etmeyecektir.

    Beğen

  5. misafir dedi ki:

    Yazık… Bu yazıyı yazan arkadaşların kötü niyetli yazdıklarını düşünmüyorum. Ama kendimi bundan da alikoyamiyorum…Gerçekten eleştirmek cok kolay oluyor. Ama vicdan bir köşede canlı kalmalı bu süreçte. Sanki toplumda meydana gelen bütün sıkıntıların sebebi AK Partiymis gibi anlatılmış…. 10-15 yil önce Turkiyedeki gelişmeler anlatilsa kimse inanmazdı. Ama nedense ne zaman bir kaç müslüman elini taşın altına koysa suphanallah hep yaftalanip devirilmeye çalışılıyor. Bu güne kadar maalesef şer odakları bunu başardı. Ama insaallah bu sefer değil… Cunki herşeye rağmen elhamdülillah hala perde arkasını gören ferasetli musljumanlar var. Bakınız toplumda Ak Partinin gitmesini isteyen guruplara… Sosyalistler, komünistler, ateistler, ickiciler, plajcilar aleviler, şiiler, dış bağlantılı basın ve yayın organları, doğan medya, vs…Bakınız sadece burdan bile Ak Partinin doğru bir ideoloji üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu ulkenin, ve ozeldede muslumanlarin neler çektiğini ne çabuk unuttuk. Tam da yine kayıplar, kazanına dönüşmeye başlamışken birileri rahatsız oluyor.
    Ey bu yazıyı yazan kardeşlerim. Bende sizi kardesce uyarıyorum. Aklınızı başınıza alın. Şer güçlere hardi ittifak olacağımıza, sizin böyle rahat konuşmanızı ve faaliyetlerde bulunmabizu sağlayan,ümmet icin çalışan bir guruptan ne istediginizin darkindamisiniz. Ya terket…lafının gerçeklesmesi durumunda başınıza gelecekleri tahmin bile edemessinhz. Neyse söylenecek cok sey var.. Allah hepimizi hidayet etsin insaallah.

    Beğen

  6. Lokman abbasoğlu dedi ki:

    Her satırının altına imzamı atıyorum muhatapımız bütün partiler olmalı ilkeler çerçevesinde birlik ve beraberlik kurmalıyız her müslüman sahabenin efendimizi anladığı gibi islamı anlayarak her şeye rağmen dürüst olmalı ilkelerr mi başka şeylere göremi yaşadığımızın empatisini yapmalıyız

    Beğen

  7. Mustafa dedi ki:

    Bir manifesto tadında olmuş. Polisin öldürdügü 14 yaşındaki bir anayı yuhalatan birinin bunu anlamasını beklemek iyimserlik olur.. Şimdi de bertaraf edilmesi gereken üç kişi daha listeye eklendi.

    Beğen

    1. sEMPATİ dedi ki:

      O ana değil miydi demir bilyeleri çocuğun mezarına atan..? Kendi elleriyle çocuklarını ateşe atanlara sen hala ana-baba mı diyorsun.. Ha bu kalkışmanın, gezi olaylarının, polise molotof vs. atmanın, cam çerçeve indirmenin, kaldırım taşlarını sökmenin, halkın arabasını tekmelemenin, belediye otobüsü yakmanın, “hak dava” meselesi olduğuna inanıyorsan.. aramızda uçurumlar var.. kimse kusura bakmasın Devlet bir zümrenin hukuk dışı isteklerine asla pirim vermez..!! vermemeli de zaten..!!

      Beğen

  8. Yazıyı okuyunca sanki Ertuğrul Gazi Osman Bey’e; Mevlâna, Sadi Şirazi dönemin sultanlarına, Hz. Ömer ev halkına, platon devleti yönetecek adaylara nasihatta bulunmuş gibi bir zengin karakter, kuvvetli bir duygu, evrensel bir doğru ve en önemlisi İslâmi bir duruş hissettim. Teşekkürler.

    Beğen

  9. Abdullah GÜNAY dedi ki:

    Bu yaziyi kaleme alanlar!!! Devlet sizi, ilkokul’dan üniversite’ye, devlet katil diyenlerin, kuruğuna takilsin diye mi okuttu? Söylenecek sözünüz varsa, sokaklara hendek kazanlara, uykuda polise saldiranlara, devlet silah biraksin diyenlere söylemek varken, devletin en tepesine, seçilerek gelene saldirmak niye? Yaziklar olsun.. İnsan bir seferliğine şunu kendine sornaz mi, Türkiye’yi durdurmağa çalişan herkes bu adama saldiriyor, bunun sebebi nedir, demez mi?!

    Beğen

  10. Serhat dedi ki:

    Güzel “çağrı”nızı kullandığınız üst perdeden konuşma üslubuna kurban ettiniz.
    Evet doğru söylediniz ama ötekileştirerek söylediniz. Dediğiniz herşeyin doğru olduğunu bilimsel bilgi gibi sundunuz. İddialarınızı 13 yıllık mücadeleyi yok sayarak söylediniz. Kendinizi doğruların merkezine koyarak söylediniz. Bu söylediklerinizi üzerine düşen sorumluluktan en kolay yoldan kaçmak için söylediniz…

    Birileri çıkıp bu hükümetten daha iyisini yapacağını düşündüğüm ana kadar Ben bu hükümete hem destek vermeye hem de eleştirilerime devam edeceğim.

    Beğen

  11. NASIR DEMİR dedi ki:

    Mücahit Bilicinin tüm yazılarında olduğu gibi bu yazıda da müthiş bir kelime ve cümle kurgusundan sonra neşvü nema bulan bir anlatım ve fikirlerin pamuksu bulutların üstünde aheste aheste, uyumlu, tılsımlı uçuştuğunu görüyoruz. Mücahit Bilici genellikle tüm yazılarında; Amerika’dakilerin rahat olduğu, kendinden geçtiği koltuğa oturunca yazdığı yazılardan bir tanesi. İlkinde küçük bir çakıl taşı attı. Sonra çakıl taşlarını toplu atmak için modern bir enstrüman daha geliştirildi. Her tür imkanın kendi dışındakileri zayıflatmak için kolayca peydahlandığı eşsiz kralın ülkesidir. Çünkü burası AMERİKADIR. Artık hedef gözden düşürülmüş, karar verilmiş ve son darbe vurulması gerekiyordu. Hastalığın teşhisi formaliteden olacak artık. İyileşmesi başa beladır. Onun için kısa zamanda usulüne uygun kesilip atılması lazım ki kral rahat bir nefes alsın.
    Evet Müslüman dünyası yeni bir peygamber arıyor galiba… Ancak yeni bir peygamber gelmeyeceği kesin bilgisi varken bu arayış ne dur ki ecaba??? Oysa ki bizim için hata yapan, yanlışı olan, günahı olan birisiydi aradığımız….

    Beğen

  12. salim Kurbeyti dedi ki:

    Eleştiriler yerinde ve anlamlı tespitlerle dolu. Lakin bu ülkenin bir gerçekliği olan Kürtlere dair bi kelime bile bulamadım.
    Erdoğan’ın sık sık tek tek diye teklemesinin Kur’an ve hadisler ters bir söylem olduğu gerçeği, ALLAH cc. Hükümlerini inkar niteliğini taşıdığı gerçeğinin vurgusu yapılmalıydı.
    AKP ve Erdoğan’ın islami toplumun sözcülüğü rolü kendisine biçmiş olduğu doğru lakin öyle olduğu iması bile müslüman topluma hakarettir. Çünkü Erdoğan ve akp bir proje olduğu, türkiyede yükselen islami akımı ılımlaştırma projesi ve hatta derinlere inersek itahat-teraki’nin devamı niteliğinde olduğunu rahatlıkla görürüz. Türkiyede oluşturulmaktadır istenen Türk İslam sentez anlayışının temel taşlarından biri niteliğindedir. Şuan turancılık anlayışının sözcülüğünü her nekadar uç milliyetçiler yapıyor görünsede asıl yörütücüleri akp kadrolarıdır.

    Beğen

  13. Abdullah dedi ki:

    tespitler doğru ve çok iyi özetlenmiş. Eğer bizler daha iyisi yok diye hala oy vermeye devam edersek karşımıza çıkacak yine bunlar olacağı için iyiyi bulamayız.. Bu kadar yolsuzluk, bu kadar kutuplaştırmadan menfaat devşirmecilik, bu kadar algı operasyonları, bu kadar adaletsizlik ve hukuksuzluk , bu kadar yalan, bu kadar egosantrizm bu kadar saygısızlık, Allaha, peygambere, Alimlere, Değerlere saygısızlık hangi dönemde bu kadar oldu ! Hangi dönemde bu kadar söylendi şirk dolu sözler , “Milletin istediği gibi görünüp ama istediğimizi yapacağız” zihniyeti…. hangi daha iyiyi bekliyoruz. Sen önce kötüyü def et iyiye yer aç! Allah da senin yolunu açar inşallah Onun için ya bunlar ders almalılar ya millet derslerini vermeli. yazanları tebrik ediyorum.

    Beğen

  14. ismail GÜMÜŞ dedi ki:

    Usta işi bir kurnazlıkla kaleme alınmış, sureti haktan görünerek hak ve hakikati çarpıtan arızalı bir bakış açısının ürünü
    Yöneltilen eleştiriler,kullanıma özel olarak hazırlanmış, doğruluğunu sorgusuz kabul etmemizi istedikleri kurmaca verilerinin doğruluğunu esas kabul etmemizi istiyor.Metni kaleme alan kişilerin İslami referanslarla yaptıkları eleştirileri öncelikle başında emekli bir vaizin bulunduğu cemaatimsi,sivil toplumumsu organizasyona yöneltmeleri gerekmektedir. Bu malum organizasyonun yapımında büyük emek sahibi oldukları “müslümanların bozulan eminlikleri” ifadesi üzerinden siyasi iktidarı vurmaya çalışmaları hiçte ahlâklıca değildir.

    Liked by 1 kişi

  15. Hacı Ahmet Kayhan baba diyor ki

    Gördüm ki;

    Hâkim amma hükmünde adil değil

    Gördüm ki;

    Âlim amma ilmiyle amil değil

    Gördüm ki;

    Mürşit amma kâmil değil

    Gördüm ki;

    Zengin amma cömert değil

    Gördüm ki;

    Müslüman amma imanlı değil

    Gördüm ki;

    Fakir amma, sabırlı değil

    Gördüm ki;

    Camiye devam eder amma namazda değil

    Gördüm ki;

    Dergâh kapısında daim amma derviş değil

    Gördüm ki;

    Zikir dilde amma kalpte değil

    Gördüm ki;

    Dua için açılmış eller amma ihlâslı değil

    Gördüm ki;

    Ben diyor amma senden haberdar değil

    Gördüm ki;

    Cennete talip amma cehennem yolundan kurtulmaya gayretli değil

    Gördüm ki;

    Ahlaktan bahseder amma edepli olmaya niyetli değil

    Gördüm ki;

    Dedikodudan şikâyetçi amma vazgeçici değil

    Gördüm ki;

    Kıskançlıktan korkar amma nefsine hâkim değil

    Gördüm ki;

    Elde dilde Kur’an amma yolunda değil

    Gördüm ki;

    Muhammed’e hayran amma ahlakında değil

    Gördüm ki;

    Gurur- kibir malül amma farkında değil

    Gördüm ki;

    Hali davranışı İslami amma Muhammedi değil.

    Beğen

  16. mazlum şafak dedi ki:

    Bu metni kaleme alan siz değerli fikir adamlarına çok teşekkür ediyorum. Bir nebzede olsa duygularımıza tercüman oldunuz. Allah razı olsun. Adalete davet metninin içerik itibarıyla bütününe katılmakla birlikte belki toplumun bütününe ilişkin bir eleştiri barındırdığından şu giriş cümlesini daha fazla önemsedim.
    “Aslında Müslümanlar olarak, geçmişten beri karşılaştığımız haksızlıklar ve tehlikeler karşısındaki gayri İslami tepkiselliğimiz nedeniyle çeşitli davranış bozuklukları geliştirmişiz.”
    Sosyal meseleler karşısında müslümanların davranışını şekillendiren ana taşıyıcı kodlar islami görünse de gerçekte gayrı islami yani Kurani olmadığından müslüman yöneticilerimizin haksızlıkları gidermek adına ürettiği çözümler derde deva olamamaktadır. Maalesef Türkiye müslümanlarının zihin dünyası dinselleştirilen milliyetçi-muhafazakar ideoloji tarafından ifsad edildiğinden milliyetçi-muhafazakâr ideoloji aynı zamanda islami olmakla özdeş kabul edilmiştir. Milli olarak kabul edilen kavramların bütünün aynı zamanda islami olduğu peşin olarak kabul edildiğinden bu kavramlara eleştiri getirilememekte ve yapılan eleştiriler de büyük bir tepki ile karşılanmaktadır. Bu hususa en iyi örnek sanırım kürtlerin ve alevilerin hak ve adalet taleplerinin meşruiyeti sorunudur. Bu kesimlerin hak ve adalet talepleri bugüne kadar millici bir zihinle değerlendirilerek meşruiyet temelinden yoksun taleplermiş gibi kabul edilmiştir. Bu sebepledir ki, çanakkale’de yan yana çarpışmış olmak; kız alıp kız vermek bugün sorunları çözmeye yetmemektedir.

    Beğen

  17. Taha dedi ki:

    Eğer bir topluluğun anlaşmaya hıyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karşı anlaşmayı bozarak aynı şekilde davran.Doğrusu Allah hainleri sevmez. (Enfal-58)

    Ayeti Kerime, Cumhurbaşkanının, anlaşmaya hıyanet edenler vesilesiyle son dönemlerde yanlış doğru vaz ettiğiniz davranışları, hainlere karşı sergilemesinde bir beis görmemektedir.

    Beğen

    1. Gördüm ki, Ak Partinin eserler ortaya çıktıkça, SAHASI dar alanlar viyaklamayî yükselttiler. AK PARTİ İKİ GÜN ARALIKLA HEM KIBRIS’I BORULA VATANA BAĞLADİ. Hemide UZAYA UYDU GÖNDERDİ. SEçmenin gözü yokmu?

      Beğen

  18. Taha dedi ki:

    Eğer bir topluluğun anlaşmaya hıyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karşı anlaşmayı bozarak aynı şekilde davran.Doğrusu Allah hainleri sevmez. (Enfal-58)

    Kendinizi Ebu-zer veya Hz Ali makamına konumlandırarak Cumhurbaşkanından Hz Ömer olmasını istediğiniz yazıyı Ayet-i kerime ışığında Gezi olaylarını milat görerek tekrar gözden geçiriniz.

    Beğen

  19. 46maras dedi ki:

    Elinize, yüreğinize sağlık. Yıllardır aynı türkü devam etmektedir. Ama 2006-2007’ye kadar daha çok mağdur rolünü üstlenmişlerdi. Daha sonra halkın güven duygusuna ve büyümeden dolayı iktidarın güçlü şekilde desteklenmesi gerektiği düşüncesine yaslandılar. Ama ne yazık ki aslında bu güçlü iktidar döneminde yeni birşey üretil(e)medi. Ne bir fikir, ne bir olgu, ne bir kavram, ne bir anlayış. Maddiyat halkımızın büyük çoğunluğu için dah önemli olduğu için, bunu çoğaltmayı iktidar bir marifet bildi, hatta siyasi bir malzeme olarak gördü. “Bize oy vermezseniz, bu bolluģu bir daha göremezsiniz” algısını oluşturdular. Bu yüzden yurtiçinde İslâm adına bir hizmet -gördüğüm kadarıyla- önemsenecek derecede bir gelişme olmadı. (Camilerin, Kur’an kurslarının) “sayılarının artması”nı referans gösterseler de, ahlâkî boyutta toplumca kesinlikle geriye gidilmiştir. Allah bizleri affetsin, bize doğru yolu bulmayı ve o yolda bilinçli şekilde ve de hizmet ederek gitmeyi nasip etsin. (Amin).

    Beğen

  20. mert dedi ki:

    Eleştiren olmak eleştirinin aktörü öznesi olmak eleştirenlerin hakkın ve hakikatin temsilcisi ve savunucuları olduğu gibi bir izlenim oluştururken, Türkiye’nin mevcut tüm sorunlarını İslami geçmişinin olmasının da verdiği eleştirmeye müsait yumuşak karnına çalışarak bir partinin ve liderinin üzerine boca etme son derece kolaycı bir yaklaşım. Türkiye’de olması istenen ve hepimizin de talep ettiği demoktratik insan haklarına saygılı adaletli bir sistemin önünde sanki sadece Akp ve Cumhurbaşkanının tek engel olduğu imajı hayali bir vehimden ibaret. Türkiye’nin sahip olduğu dinamiklerinin tüm kamu ve sivil kuruluşları ile zaten verdiği fotoğraf bu. Popüler aydınlar ve gazetecilik mesleği yapan insanlar tarafından tüm iyilik ve kötülüklerin sebebi aslisi yine bu ülkenin içinden çıkan hükümet kuran siyasi partiler gibi gösterildiğinden sanki bir Türkiye halkı veya halkları özünde hep masum iyi niyetli hak ve adaleti kendi sosyal hayatlarında tavizsiz uygulayan bireyler olarak bu politikacılar ve siyasetçiler tarafından sürekli kandırılmakta haklarımız yenmekte ve bu güzel cennet ülkemizi cehenneme çevirmekte imajı sürekli üzerimize boca edilmekte. Bence bu çağrıyı toplumun sadece bir parçası olan onun liderine veya bir partiye yöneltmek yeterli değil aksine ucuz ve kolaycı bir yöntem. Ayrıca problemdeki bizim payımızı sıfıra indirip bir başka muhatabın kucağına ateş yumağını bırakmak kadar da gayri etik. Çok bilinmeyenli ve bir çok parameterelere dayanan bri problemi bir bilinmeyenli denkleme çevirme uyanıklığı ile sorunu çözebileceğimizi zannediyoruz. Evet Akp gitsin Erdoğan gitsin ve hepimiz gül bahçesine gül devrine dönelim çünkü problem çok basit Erdoğan ve partisi. Sorunu derinlikli bir şekilde analiz etmeden daha çok görünür olan sorunun taraflarına yoğunlarak problemi çözemezsini asıl sorunu bu görüntüyü oluşturan kaynak nedir. Kaynak ıslah edilmeden meyvesi ıslah edilebilir mi? Bir Erdoğan gider başka Erdoğan gelir. Ama devir popülizm ve kolaycılık devri ilginç olan iktidar ne kadar popülist ve kolaycı ise onları eleştiren muhalefet ve aydınlarda aynı zaaf ile malul. O zaman dönsün bu tiyatro oynamaya, izlemeye ve desteklemeye hazır kadrolar varken gösterimden kalkmayacağı belli.

    Beğen

  21. Ben neden bu arkadaşların samimiyetine inanamıyorum..?? gerçekten bunu benim bilme şansım hiç yok, inancıma göre ancak Allah bilir kalplerin özünü..!! ( gerçi bazı yorumcular samimi olduklarını söylemiş ama) bu yüzden kendilerine soruyorum..!! Neden bir samimiyetsizlik hissediyorum.?
    Sizin gibi kariyer sahibi akıllı adamların bu ayar verme iştahına bayılıyorum..! Bunu daha önce kimler yapardı bilir herkes. Halk anlamaz, gereken cevabı veremez kaygısından daha çok; Halk yine gider Erdoğan’a destek verir.. (ya da AKP ye neyse).. kokan bir yazı…!! Ne kadar da kolay özetlenmiş her şey .! Ne kadar da kolay harcanıyor kazanımlar, değerler..!!

    Beğen

    1. hüsseyn kerbela dedi ki:

      facebooktaki yazı AKİTİN haykıran bana göre küfreden sesinden öteye bir fanatizm yazısı,eğer yüreğiniz yetiyorsa o aşşağıladığınız kişilerin müslüman kürt kardeşlerinizin (acaba) derdiyle dertlenirdiniz biraz ama o vicdan nerede gören var mı!!!

      Beğen

  22. Yazdıklarınızın büyük çoğunluğu katılabilecek gerçeklerdir ancak bütün şer güçlerin ağız birliği etmişcesine karşı oldukları bir hareketi zayıf düşürmeye çalışmak yoluna girmekte vebal olabililir korkusundayım, bu ikazlar keşke medya aracılığıyla değilde dost sofrasında olabilseydi korkarım ki günümüz müslümanları bugünleri mumla ararlar Allahu teala akıbetimizi hayr eylesin…

    Beğen

  23. Eleştiriler çok doğru ancak ya eleştirmekte geç kalındı ya eleştirilen dinlemekte geç kaldı çünkü artık kaale alacağını sanmıyorum. Paralelci damgası yemeye hazır olmalısınız.
    Saygılar
    Av. M. Ufuk Tekin

    Beğen

  24. Hasan EKİNCİ dedi ki:

    Demek ki normal insanlar gibi de eleştiri yapılabilirmiş. Nedense bizde ciddî, makul ve vicdanlı eleştiri maalesef çok az. İçimizden bazıları öyle ileriye gitti ki eleştirilerinde akıl devreden çıktı. Sadece düşmalık saldırganlık var. Memleketin tüm sorunlarını iktidara yüklemişler. Kemalist sistemi bir gün eleştirememiş adamlar kalkıp ahlaksızca Erdoğan’a küfrediyor. İhsan Eliaçık, Hayri Kırbaşoğlu, Mehmet Bekar vb.. Sözcü Gazetesine malzeme olacak kadar küçüldüler, değersizleştiler. Böylelikle iyi eleştirilerden mahrum kalmıştık. Bu yazı nispeten iyi ve seviyeli. İyi bir özeleştiriye dönüşebilir. Ayrıca benzer bir eleştiri de muhalefet özellikle HDP için kaleme alınabilir. Erdoğan düşmanlığını aşıp farklı ve faydalı bir muhalefet için yol gösterilebilir.

    Beğen

Fatih Öztürk için bir cevap yazın Cevabı iptal et